Müslüman-Türkler daima, Din ve Devletçe ''mübârek'' kutsal sayılan işlerde çalışmak istemişlerdir.
Günlük ihtiyaçlarını temin ederken bile, aynı gayeyi gözetirlerdi.
Evlâd ve ailesinin nafakasını kazanmak, bir ''ibâdet''tir. Bu yüzden ''Helâl lokma'' temin için çalışılırdı.
Meslek ve san'atının en büyüğüne, ustasına, PİR'ine daima saygılı olmuşlardı.
Her meslek ve zena'at mutlaka, bir PİR'e bağlıdır. Meselâ:
Hazreti NUH Aleyhisselâm: Marangozların ve Denizcilerin,
Hazreti MUSA Aleyhisselâm: Çobanların,
Hazreti ZÜLKİFL Aleyhisselâm: Ekmekçi ve Fırıncıların,
Hazreti LUT Aleyhisselâm: Müverrih (Tarihçilerin),
Hazreti İBRAHİM Aleyhisselâm: Mücahidlerin,
Hazreti ŞİT Aleyhisselâm: Hallaç'ların,
Hazreti SALİH Aleyhisselâm:Devecilerin,
Hazreti İDRİS aleyhisselâm: Terzilerin,
Hazreti YUNUS Aleyhisselâm: Balıkçıların,
Hazreti İLYAS Aleyhisselâm: Çulhacıların,
Hazreti İSA Aleyhisselâm: Seyyahların,
Selmân-ı PAK (radıyallahü anh): Berberlerin,
Hâlid bin VELİD (radıyallahü anh) Acemioğlanların, Silahşörlerin
İmâmı ŞAFİİ (Kaddesallâhü teâlâ esrâre hümül'aziz) : Subaşıların (Emniyet görevllilerinin,
Hacı Bektâşı VELİ: Asesbaşılarının pirleridir.
Tabii bunların hepsi de, ''İki Cihan Güneşi'' Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) vasıtasıyla, Allah (Celle celâlüh) ve o'nun Dini'ne bağlıdırlar.
Pirleri, böyle olan meslek ve zena'at erbabı, hiç küçük görülebilirmi?... Veya onlar, kendilerini ''küçük'' görebilirler mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder