Adâlet Ve MerhâmetBarbaros Hayreddin Paşa ağabeyi Oruç Reis'le birlikte, Kuzey Afrika'nın büyük bir kısmına hâkim olmuştu. Osmanlı Devletine ilhak etmeden evvel, oraların tek Sultânı kendileri idi. Her devlette olduğu gibi, hâyâlperest isyancılar zaman zaman onları da rahatsız eder dururlardı. Bunlardan birini, Cezayirdeki (kadıoğlu isyanı), kendi ağzından dinleyelim: ''... 185 Türk düşmanını, önüme getirdiler. Amma hiç birinin evini yağma ettirmedim. Suçlular yakalandıktan sonra, Divan topladım. Bütün askeri, ulemâ, sulehâ ve ümerâ'yı çağırttım. Büyük divan oldu... sonra Ulemâya sordum: - Ey Efendiler!... Bu isyancılar hakkında ne buyurursunuz? - Paşa Efendimiz... Bunlara, ölümden başka şekil yoktur. O zaman askerlere hitap ile, rica ettim: - Ey Oğullar, Gelin bunları affedelim. Bana bağışlayın. Zira bunlar, size de çok hizmet etmişlerdir. İspanyol Donanması geldiğinde, sizinle beraber çalıştılar. Şimdi düşmez- kalkmaz bir ALLAH'tır. bir sürçmekle, atın ayağı kesilmez... Ben böyle deyince, asker hep birden kılıç çekip, 185'inin de kellesini, Divan ortasında uçurdular. Sonra da bana dönüp:- Ey koca Reisimiz!... Adâletle merhamet, ayrı şeylerdir. Merhamet sahibi olan kimse, Hâkim olamaz... Senin mevkiindeki adam, biraz (çakır pençe) olmalıdır. Şayet Cenabı Hak, bize verdiği imkanı onlara verseydi, ne olurdu acaba? Alimallah, sen de dahil hepimizin ölüsünü, ateşe atarlardı. Üstelik ölüme mahkum olanların affını, bizden istiyorsun... diyerek, hiddetle çıkıp gittiler... |
Sayfalar
11 Ekim 2012 Perşembe
tarih hikaye(Adâlet Ve Merhâmet)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder